
PARİS - NORMANDİYA - LOIRE VADİSİ - ŞATOLAR TURU
ROUEN - LE HAVRE - HONFLEUR - AROMANCHES LES BLAIN - MOINT ST. MICHEL SAİNT MALO - DINAN - RENNES - LE MANS - TOURS - CHAMBORD - ORLEANS - MONTMARTE - PARIS
SUN EXPRESS HAVA YOLLARI İLE İZMİR ÇIKIŞLI
DİREKT UÇUŞ
TÜM ŞEHİR & KÜLTÜR ve ŞATO GEZİLERİ DAHİL !.
Jan Dark'ın (Jeanne s'Arc) Yargılanmasına Ev Sahipliği Yapan: ROUEN
Normandiya Bölgesi'nin Tarihi ve Modern Yapısıyla: LE HAVRE
Loire Vadisi'nde Yer Alan Cher Nehri Üzerinde Kurulu: CHENONCEAU ŞATOSU
Rönesans Mimarisi'nin En İyi Örneklerin'den Olan: VİLLANDRY ŞATOSU
440 Odası, 282 Şömine ve 77 Merdivenli ile İhtişamlı: CHAMBORD ŞATOSU
Seine Nehri ve Normandiya Kıyılarında Kurulu: HONFLEUR
Normandiya Çıkartmasının Gerçekleştiği: ARROMANCHES LES BLAIN
Korsanlıkla Zenginleşmiş Tarihi: SAINT MALO
Bretonya Bölgesi'nin Tarihi Kentleri: DİNAN - RENNES - LE MANS - TOURS
Dünya'nın Moda ve Sanat Merkezi ile Bohem Yaşamın Devam Ettiği: MONTMARTRE - PARİS
6 Gün 5 Gece
Sabahın erken saatlerinde, saatler 07.00’yi gösterdiğinde İzmir Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde buluşuyor, pasaport ve bagaj işlemlerimizi tamamlayarak, SunExpress Havayolları’na ait XQ 916 sefer sayılı uçağımız ile saat 10.00’da Paris’e doğru, aktarmasız olarak yola çıkıyoruz. Yaklaşık 3 saatlik bir uçuşun ardından, yerel saatle 12.50’de Paris’e varıyor, bizleri bekleyen aracımıza yerleşerek ilk durağımız Rouen’e doğru yola koyuluyoruz. Gotik kulelerin göğe yükseldiği, Seine Nehri kıyısına kurulmuş bu zarif şehir, Normandiya’nın tarih boyunca başkentliğini yapmış; Jeanne d’Arc’ın son nefesini verdiği yer olarak da belleklere kazınmıştır. Burada; Monet’nin tablolarına konu olan ihtişamlı Rouen Katedrali, 14. yüzyıldan kalma görkemli Astronomik Saat (Gros Horloge), Jeanne d’Arc’ın yakıldığı tarihi Vieux-Marché Meydanı ve devasa vitraylarıyla büyüleyen Saint Ouen Manastırı görülecek yerler arasında. Rouen’in zamana meydan okuyan taş sokaklarını ardımızda bırakarak rotamızı Atlantik’e çeviriyoruz. Fransa’nın kuzeybatısında, Seine Nehri'nin okyanusla buluştuğu noktada yer alan ve modern mimarisiyle dikkat çeken Le Havre’ye varıyoruz. II. Dünya Savaşı’nda büyük yıkıma uğrayan şehir, mimar Auguste Perret’nin vizyoner dokunuşlarıyla yeniden doğmuş, bu nedenle UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası ilan edilmiştir. Hem sanayi hem de sanatla iç içe geçmiş bu özel şehirde yapacağımız kısa tanıtım turunun ardından, deniz mahsulleriyle meşhur sahil restoranlarında akşam yemeği için serbest zaman sunuyoruz. Günü, Atlantik kıyısında, okyanus esintileri eşliğinde noktalıyor, otelimize yerleşiyoruz.
Konaklama Oteli: 4.Hilton Garden Inn Le Havre Center v.b
Güne, Le Havre’deki otelimizde alacağımız kahvaltı ile başlıyoruz. Ardından valizlerimizi aracımıza yerleştiriyor ve Normandiya’nın en romantik liman kasabalarından biri olan Honfleur’e doğru yola çıkıyoruz. Manş Denizi’ne ulaşmadan hemen önce, Seine Nehri’nin kıyısına kurulmuş bu büyüleyici kasaba, Orta Çağ’dan günümüze dek zarafetini korumayı başarmış. İlk olarak, Fransa’nın en büyük ahşap kilisesi olan, içi ters çevrilmiş bir gemi gövdesi gibi tasarlanmış Saint Catherine Kilisesi’ni ziyaret ediyoruz. Ardından, sanat galerileriyle çevrelenmiş eski liman bölgesi Vieux Bassin’de fotoğraf molamızı veriyor, bu tablo gibi limanda kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Honfleur’den ayrılıyor, rotamızı tarih kitaplarında defalarca karşımıza çıkan Arromanches-les-Bains kasabasına çeviriyoruz. İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefikler tarafından kurulan ve Normandiya Çıkarması’na (D-Day) ev sahipliği yapmış olan bu sahil kasabası, o günlerin acı ve kahramanlık dolu hatıralarını taşıyor. Golden Beach kıyısında, savaşın izlerini taşıyan yapıları ve Mulberry Limanı’nın kalıntılarını rehberimizin anlatımı eşliğinde görüyor, geçmişin sessiz tanıklarına saygıyla tanıklık ediyoruz. Bir sonraki durağımız, yeryüzünde hem dini hem de mimari bir anıt olarak eşine az rastlanır güzellikteki Mont Saint Michel. Efsaneye göre 8. yüzyılda bir piskoposun rüyasına giren Baş Melek Mikail’in yönlendirmesiyle kurulan bu manastır, bir kaya üzerine inşa edilmiş etkileyici mimarisi ve gelgitlerle değişen çevresiyle görenleri büyülüyor. Yerel araçlarla ulaştığımız bu özel alanda, adanın sokaklarında yürüyüş yapıyor, manastırın heybetine tanıklık ediyor ve unutulmaz kareler yakalıyoruz. Mont Saint Michel’in etkileyici atmosferini arkamızda bırakıyor, yolculuğumuza Bretagne bölgesinin taşlarla örülü geçmişine doğru devam ediyoruz. Günü, Atlantik’in kükreyen kıyılarında kurulmuş olan Saint Malo’da noktalıyoruz. Dar sokakları, surlarla çevrili tarihi yapıları ve korsanlarla dolu geçmişiyle dikkat çeken bu liman kenti, bir zamanlar Fransız korsanlarının yuvasıydı. Rehberimizin yönlendirmeleriyle şehir merkezinde vereceğimiz serbest zamanın ardından otelimize geçiyor, günün yorgunluğunu şehrin deniz kokan esintileriyle birlikte üzerimizden atıyoruz.
Konaklama Oteli: 4* Hotel de l’Abbave v.b
Sabah, Saint Malo’daki otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Bretagne’nın yeşil tepeleri ve taş köyleri arasından geçerek ilk durağımız olan Dinan’a doğru yola çıkıyoruz. Tarihi taş sokakları, çiçekli ahşap cepheli evleri ve zamanın durduğu hissini veren atmosferiyle Dinan, adeta bir açık hava film seti gibidir. Rance Nehri'nin kıyısına kurulmuş bu Orta Çağ kasabasında, Romanesk ve Gotik tarzın birleşimiyle yükselen Saint-Sauveur Bazilikası, kale burçlarıyla göz alan Dinan Kalesi ve üç kilometreyi aşan surların arasına gizlenmiş hikâyeleri keşfediyoruz. Gezimizin ardından, zanaatkâr atölyeleri ve sanat galerileriyle bezeli Rue du Jerzual’da vereceğimiz serbest zamanda, Dinan’ın sanat dolu ruhunu içinize çekebilir, yerel tatları deneyimleyebilirsiniz. Öğle saatlerinde Dinan’a veda ediyor, rotamızı Rennes’e çeviriyoruz. Bretonya’nın yönetim merkezi olan bu şehir, taşın ve tarihin arasında yükselen zarif bir başkenttir. Rehberimiz eşliğinde, Saint Pierre Katedrali, barok mimarisiyle göz alan Bretonya Parlamentosu ve haftalık pazarlara ev sahipliği yapan canlı Place des Lices Meydanı’nı görüyoruz. Rennes’ten sonra, tarihle yarışlara aynı şehirde tanıklık etmiş bir başka durağa, Le Mans’a uzanıyoruz. Motosporları ile tanınsa da, Le Mans aslında yüzyılların sessiz tanığı olan sokaklara ve muazzam mimarilere sahip bir tarih hazinesidir. Roma dönemine ait surlar, taş yolları adımlarken karşımıza çıkan St. Julien Katedrali ve kraliçelerin izlerini taşıyan Abbaye de l'Épau Manastırı, bizleri bir başka zamana taşıyor. Tarihin katmanları arasında yapacağımız yürüyüşün ardından, kahve eşliğinde kısa bir mola veriyoruz. Günün son bölümünde ise Fransa’nın en zarif vadilerinden birine, Loire Vadisi’ne ve onun en özel şehirlerinden biri olan Tours’a doğru yola çıkıyoruz. Akşam saatlerinde ulaştığımız bu büyüleyici şehir, Loire Vadisi’nin kalbinde, bağbozumunun romantizmiyle, gotik ve rönesans mimarinin iç içe geçtiği taş sokaklarda hayat buluyor. Kısa bir panoramik şehir turu eşliğinde Tours’u tanıdıktan sonra otelimize yerleşiyor, iki gece boyunca bu tarih ve lezzet dolu şehirde konaklıyoruz.
Konaklama: 4* Mercure Tours Nord v.b
Yeni güne Tours’daki otelimizde alacağımız kahvaltı ile başlıyoruz. Bugün Fransa’nın kalbinde, Loire Vadisi’nin masalsı şatolarına dokunacağımız, tarih, doğa ve zarafetin iç içe geçtiği özel bir gün olacak. İlk durağımız, Fransız Rönesans zarafetinin bahçelerde vücut bulmuş hali olan Villandry Şatosu. 16. yüzyılda inşa edilen bu zarif yapı, yalnızca mimarisiyle değil, özellikle dünyaca ünlü geometrik bahçeleriyle büyüleyici bir tabloyu andırıyor. “Aşk Bahçesi” olarak bilinen bölümü, bitkilerle şekillendirilmiş semboller, su yolları ve göletleriyle adeta duyguların haritası gibi... Her bir çiçek tarhı, her bir düzenleme bir anlam taşıyor; bu bahçelerde yürürken bir zamanlar soyluların adımlarını izlediğinizi hissedeceksiniz. Villandry’den ayrıldıktan sonra Loire Vadisi'nin başka bir zarafeti olan, Chenonceau Şatosu’na doğru yola çıkıyoruz. Cher Nehri üzerine kemerli yapısıyla uzanan bu şato, sadece estetiğiyle değil, tarih boyunca kadınlar tarafından şekillendirilmiş olmasıyla da “Kadınlar Şatosu” unvanını almış. Bir yanda Diane de Poitiers… Kral II. Henri’nin gözdesi olarak şatoya zarafet kazandıran, köprü bölümünü ekleten zarif bir figür. Diğer yanda Catherine de’ Medici… Kraliçe ve güçlü bir kadın olarak şatoyu eline alıp Fransa saray hayatının merkezlerinden biri haline getiren bir hanedan üyesi. Bu taş yapı sadece mimarî değil, bir rekabetin, bir asaletin ve savaşın gölgesindeki direnişin sembolü. II. Dünya Savaşı’nda, Alman işgaliyle özgür bölgeyi ayıran sınır haline gelen şato, tarih boyunca kaderin farklı yüzlerine tanıklık etmiş. Günümüzün şahitliği burada da bitmiyor… Chenonceau’nun zarafet dolu salonlarında ve cennet gibi bahçelerinde geçireceğimiz zamanın ardından, yeniden Tours şehrine dönüyoruz. Panoramik turumuzda ilk durağımız, kentin göğe yükselen gotik ruhu: Saint-Gatien Katedrali. Vitray pencerelerinden süzülen renkli ışıklar ve süslü cephesi, katedrali adeta bir ışık mabedi haline getiriyor. Ardından, şehre adını veren Aziz’in izinden giderek Saint Martin de Tours Bazilikasını ziyaret ediyoruz. Tarihi atmosferiyle büyüleyen Vieux Tours bölgesinde, ahşap çerçeveli evlerle çevrili Place Plumereau Meydanı’nda serbest zaman veriyoruz. Kafelerde yerel peynir ve Loire Vadisi’nin ünlü şarapları eşliğinde keyifli anlar geçirirken, bu zarif şehrin ritmini hissetme şansı buluyoruz. Gezimizi tamamladıktan sonra otelimize dönüyor, turun bu özel gününü Loire şatolarının ihtişamıyla noktalandırıyoruz.
Konaklama: 4* Mercure Tours Nord v.b
Sabahın ilk saatlerinde otelimizde alacağımız kahvaltının ardından odalarımızı boşaltıyor, valizlerimizi yerleştirip Fransa'nın ihtişamlı tarihine doğru unutulmaz bir yolculuğa başlıyoruz. Günün ilk durağı, Loire Vadisi’nin en görkemli yapılarından biri olan, adeta Fransız Rönesansı’nın taşa işlenmiş hali: Chambord Şatosu. 1519 yılında Kral I. François tarafından bir av köşkü olarak inşa ettirilen ve mimarî zarafetiyle yüzyıllara meydan okuyan bu dev yapı, tam 440 odası, 282 şöminesi ve 77 merdiveniyle göz kamaştırıyor. Şatoya adım attığınız anda, sizi ilk büyüleyecek detaylardan biri, Leonardo da Vinci’nin tasarladığı düşünülen çift sarmallı merdiven olacak. İki kişinin aynı anda karşılaşmadan inip çıkabildiği bu spiral merdiven, zamanın çok ötesinde bir zekânın eseri gibi karşınızda yükseliyor. 5.440 hektarlık ormanlık alanla çevrili olan Chambord, yalnızca bir şato değil; avlanma alanı, sanat deposu ve tarihî bir anıt... II. Dünya Savaşı yıllarında, Louvre Müzesi'ndeki sanat eserlerinin gizlice korunmasına da ev sahipliği yapmış, bu yüzden sadece bir saray değil, aynı zamanda bir sığınak olmuş. Şatonun kulelerini, teraslarını ve zarif süslemelerini keşfettikten sonra, rotamızı bu kez tarihî ve kültürel mirasıyla öne çıkan, Jan Dark’ın (Jeanne d’Arc) izlerini taşıyan şehir Orléans’a çeviriyoruz. Galyalılar tarafından kurulan ve Roma yollarının kesiştiği noktada önemli bir ticaret merkezi hâline gelen bu kadim şehir, aynı zamanda Jan Dark’ın kahramanlık hikâyesine tanıklık etmiş kutsal bir toprak... Gotik ihtişamıyla yükselen Sainte-Croix Katedrali, vitraylarında Jan Dark’ın hayatından sahneleriyle sessizce anlatıyor kahramanlık destanını. Ardından, efsanevi figürün yaşadığı Jan Dark Evi’ni görüyor ve tarihî sokaklarda kısa bir yürüyüşle Orléans’ın ruhunu içimize çekiyoruz. Öğleden sonra, kısa bir yolculukla sanatın, modanın ve tarihin merkezi Paris’e ulaşıyoruz. Varışımızla birlikte, kentin en şiirsel tepesi, halen bohem yaşamın ve sanatın kalbinin attığı Montmartre Tepesi’ne doğru çıkıyoruz. Dileyen misafirlerimizle Füniküler ile tepeye çıkarak, Paris’in her köşesini kucaklayan manzaraya tanıklık ediyoruz. Bembeyaz kubbesiyle şehri koruyormuş gibi duran Sacre-Cœur Bazilikası, sanatçıların tuvallerinde can bulan kareler ve Paris’in gizemli sokaklarında yürüyen notalar eşliğinde bu özel atmosferde rehberimizin anlatımlarıyla büyüleniyoruz. Sonrasında Montmartre’ın dar sokaklarında, Fransız mutfağının seçkin örneklerini tadabileceğiniz şirin kafelerde serbest zaman veriyoruz. Kreplerin, soğan çorbasının ve romantik bir kahvenin davetkâr olduğu bu sokaklar, adım başı bir hikâye fısıldıyor kulağınıza. Günün sonunda, Paris’teki otelimize geçiyor ve başkentteki ilk gecemiz için dinlenmeye çekiliyoruz.
Konaklama Oteli: 4* Paris Roissy CDG Airport Hotel v.b
Güne Paris’teki otelimizde alacağımız kahvaltıyla başlıyoruz. Bugün, bu büyülü şehre veda etmeden önce, hafızalarda iz bırakacak bir Paris klasiğini deneyimlemek üzere yola çıkıyoruz. Rehberimizin anlatımları eşliğinde, Seine Nehri’nin zarif sularında gerçekleştireceğimiz tekne gezisine katılıyoruz. Adeta bir tablo gibi suya yansıyan Paris silueti, nehrin üzerinden geçtiğimiz her köprüde biraz daha hikâyeye dönüşüyor… Nehrin kıyısından geçerken, Paris’in zarif taş yapıları ve geçmişin izlerini taşıyan anıtları bir bir selamlıyoruz. Cité Adası’nda bir zamanlar kralların ayinlere katıldığı ve geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük yangınla hepimizin içini yakan Notre Dame Katedrali, şimdi yeniden doğuşun sembolü gibi karşımızda yükseliyor. Ardından, ihtişamlı Adliye Sarayı, Fransız Devrimi'nin karanlık günlerini hatırlatan Conciergerie Hapishanesi, zarafetiyle göz kamaştıran Belediye Sarayı, modern çizgileriyle dikkat çeken Pompidou Sanat Merkezi ve Louvre Sarayı’nın görkemli cephesi tekne camından süzülürken Paris’e bir kez daha hayran kalıyoruz. Bu unutulmaz nehir gezisiyle birlikte, şehre veda etme vakti geliyor… Rehberimizin yönlendirmesiyle havaalanına doğru yola çıkıyor, Paris Charles de Gaulle Havalimanı’na varışımızla birlikte pasaport ve gümrük işlemlerimizi tamamlayarak, SunExpress Havayolları’nın XQ 917 sefer sayılı uçuşu ile saat 15:40’ta İzmir’e dönüş yolculuğumuza başlıyoruz. Saatler 20:05’i gösterdiğinde İzmir Adnan Menderes Havalimanı’na varıyoruz. Çantamızda hediyelik eşyalar, telefonumuzda yüzlerce fotoğraf ve kalbimizde silinmeyecek anılarla bir turu daha tamamlıyor, bir başka rotada görüşmek üzere vedalaşıyoruz.
Tarih | Müsaitlik | İki Kişilik Odada Kişi Başı | Tek Kişi | Ek Yatak | 1. Çocuk | 2. Çocuk | Taksitler |
28.09.2025 | Sorunuz | 1.049,00 € | 1.349,00 € | 1.049,00 € | 0 - 2 Yaş 190,00 € 3 - 12 Yaş 1.029,00 € | 0 - 2 Yaş 190,00 € 3 - 12 Yaş 1.029,00 € | Taksitler » |
SEZON BOYUNCA
Sunexpress Hava Yolları ile Direkt Uçuş 8 Gece 8 Gün